Biliyorum, bana karşı dile getirmemiş olsanızda birçoğunuz bu soruyu kendi kendinize sordunuz. Üzerinden bir aydan fazla geçmesine rağmen, 6 Mart’ta Antalya’da koşulan RUNTALYA Maratonu katılımım hakkında size bunca süre bilgi veremedim.
Sebeplerine geçmeden önce, hemen RUNTALYA yarışı vesilesiyle TEGV’e bağışta bulunanlara sonsuz teşekkürlerimi sunmama izin verin. 15 Nisan 2010 itibari ile TEGV bağış tutarı 98,000 TL’ye ulaşmış durumdadır. 55 koşucu, 750 bağışçı, 1,630 öğrenciye eğitim imkanı sağladılar. (Hedef şehir Midyat’ın yaklaşık iki yıllık ihtiyacı karşılandı.) Bizim bu çorbadaki tuzumuzu sağlayanlar:
Ali TABAK
Nezih SUCUOĞLU
MERT TEKNİK A.Ş.
Geçen sene bu yarış için Antalya’ya Tanya’yla birlikte gitmiştik. O tarihte Tanya 3 aylık hamileydi. Bu kez daha kalabalık bir grup halinde Antalya’daydık: Tanya’nın kuzeni Pırıl ve onun kocası, benim koşu partnerim Ali, çocukları Kerem’le Alya, Tanya’nın bir diğer Kuzeni Tunç, onun baba tarafından kuzeni Can ve tabii ki bizim evin 6 aylık maskotu Luka Mert!
Geçen yıl yaşadığım güzel deneyim, bu yıl benimle birlikte 3 kişinin daha yarı maraton koşmasına vesile oldu. Ali, Tunç ve Can ilk kez bu kadar uzun bir mesafe koşacaklardı.
Organizasyon güzel olmakla birlikte, bence 2009’da daha başarılıydı. Yine oldukça fazla yabancı katılım, Antalya’lıların sıcak ilgisi ve desteği, bazı otellerin ve firmaların yaptıkları şovlar… Runtalya’yı Türkiye’deki en modern ve yarışması keyifli maratonu haline getiriyorlar.
Cumartesi gününü fazla yorulmayacağımız bir şekilde geçirdik. Hillside SU otel, ADIM ADIM koşucularına özel fiyatlarla konaklama sağlamış, otel tam bir elit spor kampı havasına bürünmüştü. Özdilek AVM’de oluşturulan Maraton kayıt ve çanta dağıtım bölümleri, AVM’nin büyüklüğü içinde biraz sönük kalmıştı. Yine lezzetli makarnalar ikram edildi ve ertesi gün harcamak üzere karbonhidrat alımımıza keyifle devam ettik 🙂
Yarış Müze’nin önünden başlayacaktı. Çantalarımız görevliler tarafından bir kamyona istiflendikten ve son hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra tam saatinde start verildi. Maraton startından bir saat, halk koşusundan yarım saat sonra start aldık. İlk 2 km. yoğun kalabalıktan dolayı ideal tempoyu tutturmak zor oluyor. Çevremdeki koşuculara bakıp, bir yandan hangilerinin bana yakın tempoda koşacağını kestirmeye çalışıyor, diğer yandan kendimi yormamaya çalışıyordum.
15 metre kadar önümde, ADIM ADIM’cılardan Caner, 18 aylık oğlu ile birlikte, koşu için özel üretilen bebek arabalarından birini iterek koşmaktaydı. Kendisiyle otelde kahvaltı sırasında ayaküstü bir muhabbet etmiştik. Önce yanına yaklaşıp iyi yarışlar dilemek istedim. Fiziksel kapasitesi hakkında bir fikrim olmadığından bunu yapabileceğimi sanmıştım fakat aramızdaki mesafe pek kapanıyor gibi değildi. Hatta Caner’le bebek arabasının önümde gittikçe küçüldüklerini şaşırarak izliyordum. Hızımı ve enerjimi kontrol altında tutmak istediğimden Caner’e yaklaşma düşüncemi yarışın daha ileri aşamalarında gerçekleştirmeye karar verdim. Onları, yarışın finişinden önce bir daha göremeyecektim…
Caner ve oğlu yarışın finişine doğru ilerlerken
Yarışın ilk yarısı oldukça rahat geçti. Dönüş yapılacak bölüme yaklaşık 2 km. kala karşıdan esen sert rüzgar hızımı yavaşlatıyor, ama bir yandan da serinlememi sağlıyordu.
Dönüş: Yolun iki şeridini boyunca, yaklaşık 10 metrelik bir bariyerin bitiminden dönüşü gerçekleştirecektim. Son bir yıldır, sola keskin virajlarda sol ayak tabanıma bir ağrı giriyor. Tahminime göre tibialis anterior’un uzantısı olan ve ayak tabanıma uzanan tendonlarda bir hassasiyet var. Bir koşu sırasında, yoldan daha yüksek seviyedeki bir yağmur mazgalının kenarına sol ayağımın ortası ile inmem yüzünden bir süredir bu ağrıyı hissediyorum. Sadece koşarken, içe doğru ağırlığımı verdiğimde ortaya çıkan bu ağrıyı çeken bir kaç kişiyle konuştum. İyileşmesi uzun süren bir problem, umarım üstesinden gelebilirim.
Bu yüzden dönüş bölümünde, daha önceki yarışlarda yaptığım gibi bariyerin hemen bittiği noktada duracak kadar yavaşlayıp, ardından 30 metre kadar hızlı bir tempoyla koşarak dönüşümü gerçekleştirdim. Yani ”U” çizeceğime ”V” çizdim koşarken. işte bu hareketim, yarış sonunda beni oldukça üzecekti…
Yarışın geri kalan bölümü de tahminimden iyi gitti. Yaklaşık 13. km’de 50 yaşlarında bir koşucunun ideal tempoma çok yakın koştuğunu farkettim. Hemen arkasına yapışarak onunla birlikte koşmaya başladım. GPS saatime göre çok istikrarlı bir tempo tutturmuştuk, fakat bu koşucuda herhangi bir nabızölçer veya hızını kontrol edebileceği bir cihaz görememiştim. İşte tecrübe bu olsa gerek. Ben sürekli saatime bakma ihtiyacı hissediyorum.
Neredeyse son 4 km’ye kadar birlikte koştuktan sonra, biraz daha hızlanacak enerjim olduğunu hissettim ve ondan ayrılarak hızımı biraz arttırdım. Görünüşe göre ‘Negative Pace’le, yani gittikçe hızlanan bir tempoyla koşmayı başarıyordum. Bunu saatim dışında, sonlara doğru yavaşlamış olan koşucuları teker teker geçmemden anlıyordum.
Stadyuma girdik. Zemin yumuşak ve düzensiz kum, yaklaşık 250 metre daha koşmam gerek. Kalan tüm gücümü kullanarak sprinte kalktım ve yarışı o şekilde bitirdim. Bu bölümdeki bir istatistik daha sonra koşumun 2. ilginç olayı olarak karşıma çıkacaktı.
Yarıştan önceki gün, Tunç ve Can hedef derecemi sormuşlardı. ”1:52 ile 1:54 arası” demiştim. GPS saatime göre derecem: 1:52:40 ! Koşumdan son derece memnun halde, stadyumun çimlerinde beni bekleyen eşim ve oğluma kavuştum.
Koşu sonrası stadyum çimlerinde bir süre dinlendik, tanıdığımız koşucularla sohbet ettik. Bitişte herkese ikram edilen yiyecek ve içecekleri hemen mideye indirdik. Bu tür koşuların hemen sonrasında birşeyler yiyip içmek şart. Vücut ne varsa yakmış durumda, beslenecek kaynak arıyor.
Ali’yle koşumuz hakkında yorumlarımızı paylaşıyoruz. Soldaki oğlu Kerem, sanırım Luka’yla Alya’yı (Kerem’in kızkardeşi) izliyor…
Adım Adım’ın benimle birlikte bazı koşucuları bildiğiniz gibi bu yarışta TEGV’i desteklediler. TEGV gönüllüleri bir sürpriz yaparak bizleri bitiş alanında eğitim verdikleri çocuklarla karşıladılar. Tüm çocuklar, ellerindeki çiçeklerle bizleri tebrik ettiler. Çok hoş ve duygu dolu bir atmosfer altında, tüm yorgunluğum bir anda geçiverdi.